13 Aralık 2010 Pazartesi

KAZAK

    aralık ayının ortasında olmamıza rağmen hava oldukça sıcaktı. buna rağmen keza kışın gelmiş olduğuna kendimi inandırışım keza sabahları gerçekten soğuk
olması sebebiyle kazağımı giymiştim. ama saat 10 a yakşırken avantaj sandığım hareketim kendini çileye dönüştürmüş, kazakla benim aramda inatlaşmaya dayalı
bir hüsumet yaratmıştı. terliyor kaşınıyor fakat çıkarmıyordum. "akşam serinler zaten" diyerek kendimi avutyordum.
bu derdin içinde birde ödev teslimine 2 saatin olduğunu farketmek beni biraz daha üzdü. aslında ödevimi bitirmiş teslime hazır etmiştim fakat hoca işi beğenmemiş
bununlada yetinmeyerek kırıcı, yıkıcı, sert eleştirilerde bulunmuştu.
geriliyor ve kaşınıyordum. neyseki dertlerimi bir kenara bırakmış kariyerimin daha önemli olduğuna karar vermiş bir şekilde ödevimi tekrar tamamladım.
usulünde bir tavırla yaptıklarımı hocaya açıklayarak ödevimi teslim ettim.

sonunda saat 12 olmuştu. kaşınıyordum. karnımında acıktığını farkederek kantine doğru yola koyulmuşken berk,gülşen,ceren ve selini gördüm. boş olan koridorda
sohbet ederek zaman zaman gülerek yürüyorlardı. "selin...selin...şşşşt...berk...lan..." diye bağırarak koştum arkalarından. "olum çok acıktım ya tostmu yiyek"
gibi cazip bir teklifte bulundum. kızlar ses çıkarmazken berk "ben o kantinden tost yemem ya, nereleriyle yaptıkları belli değil abi" gibi bir çıkışta bulunda.
"yapma berkim ne ters hareketini gördün kantini işleten ismail abinin" diyerek bi ucundan da tostu savundum."oldukça leziz tostlar yapıyorlar doğrusu" diyerek
savunmamı süsledim. yine sessiz kalan kızlara berkte eşlik etti. yürüyorduk.kaşınıyordum.sessizlikte koridor boyu devam ediyordu. bi sohbet açsammı açmasammı
diye düşünürken sonunda kantine geldik. kapından girer girmez ismail abiye " ismail abim meraba nasılsın" diyerek halini hatrını sordum. "sağol canım. tostmu"
diyerek verdi karşılığımı. alacağım şeyi bilmesi ve yinede tedbiri elden bırakmamak amacıyla sormasıda aramızdaki samimiyetin bir göstergesi olduğunu düşünerek
biraz daha kendime güvenim gelmişti kantinde. çünkü diğer öğrencilerin aksine bizimki sadece bir ticaret ilişkisi değildi ismail abimle. neyse kızlar muzlu ve
çikolatalı süt aldı berk ise henüz karar vermemişti. "berk güven bana bak ye şu tostu" dedim " hı hı" dedi. ama yemedi. dido ve çikolatalı süt aldı.
ben sıcacık tostumu alır almaz ısırdım ve henüz lokmamı koparmamış, dolu olan ağzımla tostun lezzetini belirmek için "ımmmhhggg" gibi bir sesle berke anlamsız hareketler
yaptım.
sanırım kızlar o anda biraz tiksindi. olsundu tost lezizdi. berk "hayvanlık etme olum" dedi. "leziz" dedim.
bir anda tüm kaşıntım gitmişti sanki.
tostum bitti.
kaşıntım başladı.
hatta şiddetide artmıştı. kızarmaya başlamıştım.
atölyeye fakültenin arkasından dolaşarak ve temiz hava alarak gitmeye karar vermiştik. sessizdik.
yolda burakla karşılaştık fakülte önündeki yavru köpeklerle ilgileniyor sorumluluk sahibi davranışlar sergiliyordu. yanına gider gitmez yavrulara "hööö hörrbss
burrsss" diye bağırarak üstünlüğümü kabul ettirmeye çalıştım. berk "al işte" derken burak daha sert bi tavırla "napıyon lan sen" diyerek çıkıştı."ne olum" diyerek
altta kalmamaya çalıştım."bu köpeklere kötü davranamazsın nası insansın sen hayvandan beter davranıyosun" dedi. "doğru konuş lan kuyruğunamı bastık" dedim.
"ulaş, abi kavga çıkmasın bak" dedi.
"çıksın ya çıksın hadi çıksın" diyerek iyice ateşledim gergin ortamı.
"napıcan lan napıcan" demeye kalmadan buraktan gelen yumruktan çevik hareketlerle sıyrıldım.fakat ardından gelen tekmeden kaçamadım.ve devamındaki yumruklardan da.
ciddi ciddi dayak yiyordum.
kaşınıyordum.
iki it uğruna arkadaşının kalbi bir yana kemiklerinide kırmaya çalışıyordu burak.
o vuruyor bense bir yandan üzülüyor bir yandan kaşınıyordum.
durdurak bilmeyen yumruklara karşı atik tavırlarla siper almaya çalışırken kazağı keşke çıkarsaymışım diye düşünüyor zihnime hakim olamıyordum.
selin "yeter burak öldürcenmi çocooo" diye çıkışmasaydı beli kırıyodu burak beli.
neyse bu teklife olumlu yanıt veren burak "al işte mutlumusun şimdi" gibi şeyler söylüyordu yerde pısmış bana.
ama ne burak, ne selin, nede yediğim dayak umrumda değildi.
ben kazağa yanıyordum.
ben çok kaşınıyordum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder